Home / 11.Sınıf Seçmeli Tarih / Türk İslam Devletlerinde Ekonomi

Türk İslam Devletlerinde Ekonomi

İlk Müslüman Türk Devletleri’nde eski iktisat anlayışının devam ettirilmesinin yanında, İslam dininin etkisiyle ekonomide yeni anlayışlar oluşmaya başlamıştır.

Türk İslam Devletleri’nde bu hâkim anlayışında;

  • İsraftan kaçınma
  • Adil gelir dağılımının sağlanması
  • Servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması
  • Devletin daha çok denetimle ilgilenmesi
  • Toplumsal kalkınma gibi ilkeler hâkim olmaya başlamıştır.

 Türk İslam Devletleri, ilk Türk Devletleri’nde olduğu gibi tarım ve hayvancılıkla birlikte ticarete de büyük önem vermiş, özellikle İpek Yolu üzerinde emniyet sağlanarak ticaretin gelişmesi amaçlanmıştır. Ticaret yollarına hâkim olma tüm devletlerin ana politikası olmuştur.

Selçuklular bir taraftan İpek Yolu üzerindeki şehirleri ele geçirmeye çalışırken diğer taraftan fethedilen şehirlerde vergi affı ve vergi indirimine yönelik siyaset izleyerek hem imar faaliyetlerini geliştirdiler hem de savaşlarda harap olan şehirlerin eski canlılığına kavuşmasını sağladılar.

Tuğrul Bey’in İsfahan’ı fethettikten sonra şehir halkını üç yıl vergiden muaf tutması, Melikşah Dönemi’nde elde edilen gelirlerle birçok sosyal kurum ve kuruluşun inşası bunun en güzel örneğidir.

XI. – XIII. Yüzyıllarda bütün Türk devletleri Orta Asya, Doğu Avrupa, Uzak Doğu, Hindistan, Akdeniz limanları arasındaki ticaretten pay alma yarışına girmişlerdir.

Mısır’da Kurulan Türk Devletleri’nden Tolunoğulları ve İhşidiler Baharat Yolu’nun Akdeniz’e açılan limanlarını kontrol altında tutma, gelir elde etme ve ticareti geliştirmeye yönelik politika izlemişlerdir. Bu gayeyle başta  Venedik olmak üzere Avrupa ülkeleri ve ticaret yaptıkları toplumlarla siyasi ilişkileri sıkı tutmayı önemli görmüşlerdir.

Türk İslam Devletleri’nde İktisadi Kurumlar

İkta Sistemi


KAVRAM BİLGİSİ

Bir kişinin mülkiyetinde olmayıp devlete ait olan vergi gelirlerinin asker veya devlet adamlarına hizmet ve maaşlarına karşılık verilmesidir.


 Türk – İslam Devletleri’nde uygulanan ikta sistemi tarihte ilk kez Hz. Ömer Dönemi’nde uygulanmaya başlanmıştır. Emeviler ve Abbasilerde uygulamaya devam edilen İkta sistemi Selçuklular tarafından daha da geliştirilmiştir.
 Selçuklular hem doğudan gelen Oğuz Türklerine yer bulmak hem de askeri kuvvetler oluşturmanın yanında ülkeyi ve çiftçileri korumak amacıyla ikta sistemini uygulamışlardır.

İkta Sistemi Uygulama Şekli

✪ İkta sisteminde merkezden vergi memurları gönderilmezdi.  İkta olarak verilen bölgelerin vergileri bizzat ikta sahipleri (kumandan ve askerler) tarafından toplanmaktaydı.
Bu vergiler ilgili kişilerin maaş karşılığı olarak kabul edilmekteydi.
İkta sahiplerinin maaşlarından fazla olan gelirler senelik maktu bir vergi olarak merkez hazineye gönderiliyordu.

✪ Kendisine verilen toprağın vergisini toplayan ikta sahibi elde ettiği gelirin bir kısmıyla atlı asker beslerdi.
Babadan oğula geçme durumu daha çok küçük ikta’lar için söz konusuydu. Devlet Avrupa’da görülen feodal yapılanmayı önlemek için büyük iktalarda babadan oğula geçme durumuna izin vermiyordu.
İktalar özel mülkiyet olmadığı için bunların hibe, vakıf ve satışına izin verilmezdi.

Toplanan vergiler kanunlarla tespit edilen vergilerle sınırlı tutulmuş, ikta sahipleri daha fazla vergi talep edemiyordu. Bu durum üzerinde devlet ciddi bir biçim de durmaktaydı.

 Türkiye Selçukluları’nda küçük ikta’lar şeklinde uygulanan bu sistem;

  • Miri toprakların vakıf haline getirilmesi
  • Miri toprakların nüfuzlu kişilere Malikâneler haline getirilmesi
  • Moğol İstilası
  • Sultanların taraftar kazanmak için İkta topraklarını bazı kimselere özel mülk olarak dağıtılması sistemin zayıflamasına sebep olmuştur.

Tüm bu gelişmelere rağmen Beylikler Dönemi’nde sistem korunmuş, Osmanlılar tarafından geliştirilerek tımar sistemine dönüştürülmüştür.


UYARI: Orta Çağ’da Türk – İslam Devletleri’nde uygulanan İkta sistemine karşılık Avrupa’da köylüler Feodal sistemin en alt sınıfını oluşturmaktaydı.Köylüler serf ve serbest olmak üzere iki kısma ayrılmaktaydı. Özgür insanların çocukları olan serbest köylüler ekip biçtikleri topraklardan kazandıklarının bir kısmını senyöre vergi olarak vererek istediği zaman yer değiştirebiliyordu. Esir köylüler (serfler) böyle bir hakka sahip değillerdi.



UYARI: İkta sistemi aynı zamanda İlhanlılar tarafından kullanılmış, Musul Atabeyleri vasıtasıyla Mısır’a geçmiştir. Mısır’da bu sistem Eyyubi ve Memlük Devletleri tarafından uygulanmıştır. Hatta Hindistan’a kadar yayılmıştır. 


İkta sisteminin faydaları nelerdir?

Ekonomik

Bütçeden para ayırmadan ordular oluşturulmuştur.

Tarım arazilerinin sürekli işlenmesini sağlamış, üretimde süreklilik sağlanmaya çalışılmıştır.

Toprak gelirleriyle memur maaşları karşılanmıştır.

Vergiler düzenli toplanmıştır.

Askeri

İktalarda savaşa hazır askerler yetiştirilmiştir.

İkta sahipleri bulundukları yerlerde güvenliği sağlayarak devlet otoritesinin güçlü tutulmasını sağlamışlardır.

Siyasi

Taşrada devlet otoritesi sağlanmıştır.

Göçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesi sağlanmış ve yerleşik halka zarar vermesinin önlenmiştir.

Vergi Sistemi

Türk–İslam Devletleri’nde vergi devletin önemli gelir kaynakları arasında yer alıp, devletin ekonomik yönden ayakta kalabilmesinin vazgeçilmez unsuru olmuştur. Türk–İslam Devletleri’nde vergi sistemi, İslam hukuku çerçevesinde oluşmuştur.

Vergi Gelirleri

Zekat: Müslüman halktan, belli bir sayıda hayvanı değerli maden, topraktan elde edilen ürünler  ve ticari eşyası olan kişilerden 1/40 oranında alınan vergi
Öşür: Müslüman halkın yetiştirdiği ürün üzerinden alınan vergi
Haraç: Gayrimüslim halkın yetiştirdiği ürün üzerinden alınan vergi
Cizye: Devletin koruması karşılığında askerlik çağındaki gayrimüslim halkın erkeklerinden alınan vergidir. Kadınlardan, çocuklardan, ihtiyarlardan ve din adamlarından bu vergi alınmazdı.

Türk – İslam Devletleri’nde iktisadi teşkilatlanmanın temeli sayılan ikta sistemiyle zirai vergiler hazineye girmeden sipahilerin maaşlarını karşılıyordu. Vergiye esas olan toprak birimine çift-i avamil deniyordu. Çift başına yıllık vergi bir dinar olarak belirlenmişti.

Bağlı devlet ve beyliklerin ödediği vergiler
kervanlar, çeşitli iş kolları, tüccarlar ve pazarlardan(bac) alınan vergiler devletin gelir kaynaklarını oluşturuyordu. Vergi sistemi içerisinde; köprü, yol yapımı ve onarımı veya herhangi bir sosyal hizmetle meşgul olan köylülerden bazı vergiler alınmazdı.

Ahilik

 Türk – İslam Devletleri’nde, dini ve iktisadi bir teşkilatlanma olan ahilik ekonominin en önemli unsurları arasında yer almaktaydı.

✪ Bir esnaf örgütlenmesi olan Loncalar Ahilerce işletilmekte idi. Loncaların en önemli özelliği gayrimüslimlere kapalı olması yanında usta – çırak ilişkisi içerisinde, mesleki yeterliliği ilke edinmiş, dürüst, ahlaklı, insanlar yetiştirerek toplumun refahını artırmak ve kalitesi, bol ve ucuz üretimi gerçekleştirerek üretim ve dağıtımın düzen içinde yapılmasını
sağlamaktı.

Ahiliğin temel amacı; zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında sağlam ve iyi ilişkiler kurarak “sosyal adaleti” gerçekleştirmektir.

✪ Osmanlılarda lonca teşkilatı olarak varlığını devam ettiren ahilik günümüzün esnaf odalarına benzer işlevi olan bir teşkilat olup, 13. Yüzyılda Anadolu’da Ahi Evran tarafından kurulmuştur.


Eş Zamanlılık

Bu dönemde Avrupa’da dini ve iktisadi birlikler olan Gild ve Hansa Birlikleri ticaret ve ekonomide oldukça etkili olmuş ve ve ticaretin daha organizeli yapılmasında ve gelişmesinde büyük rol oynamışlardır.


Vakıf Sistemi


Kavram Bilgisi

Bir kimsenin, halkın yararına olmak üzere taşınır veya taşınmaz malının bir kısmını ya da tamamını veyahut gelirini tahsis etmesine vakıf denir.


Türklerde vakıfın temelleri Uygurlara kadar uzanmaktadır.

Abbasiler Dönemi’nde hukuki bir statüye kavuşan  Vakıf sistemi, Karahanlılar ve Gazneliler Dönemi’nde görülse de daha çok Büyük Selçuklu Devleti Dönemi’nde hızla gelişmiştir.
Selçukluların İslam dünyasının liderliğine yönelik takip ettikleri siyaset, ülke genelinde, sultanları, şehzadeleri, devlet adamlarını ve ileri gelen zenginleri ülkenin her tarafında vakıf açma konusunda adeta yarışmaya sevk etmiştir.


UYARI:  Türk – İslam Devletleri’nde vakıfların gelişmesinde İslam dininin hayrı teşvik etmesinin yanında artan gelirlerin sosyal refahı yükseltmeye yönelik kullanılması da etkili olmuştur.


Türkiye Selçuklular’ında sosyal ve iktisadi refah XIII. (13) yüzyıl başlarında I. Keykavus ve I. Alaaddin Keykubat zamanlarında zirve noktaya ulaşmış Orta Çağ Avrupa yazarları o dönem Türkiye Selçuklularını efsanevi zenginlik diyarı olarak yazdıkları eserlere konu edinmişlerdir. 

XI.– XIII. Yüzyıllarda Anadolu’da Ekonomik Hayat

Tarih boyunca coğrafi konumu sebebiyle Anadolu; tarım, ticaret, sanayi vb. alanlarda önemli bir merkez olmuştur.

Türkiye Selçukluları Dönemi’nde;

  • İklim şartları, toprakların elverişli olması, ikta sisteminin uygulanması,
  • Ahilerin ticareti desteklemesi,
  • Ticari amaçlı fetih hareketlerinin gerçekleşmesi,
  • Karadeniz ve Akdeniz’de bazı limanların fethedilerek bu bölgelere Türk tüccar ve sermayedarların nakledilerek ithalat ve ihracat müessesesinin kurulması,
  • Latinlerle ticaret anlaşmaları imzalanarak yabancılara düşük gümrük vergisi uygulanması,
  • Saldırıya uğrayarak zarar gören tüccarlara “devlet sigortası” sisteminin getirilmesi,
  • Ticaret yolları üzerinde bir çok kervansaray yapılarak tüccarların üç gün boyunca her türlü ihtiyaçlarının ücretsiz karşılanması, gibi uygulamalar Anadolu’da ticari faaliyetlerin gelişmesine ortam hazırlamıştır.

Kervansaray

Anadolu’da büyük kervansaraylarda hastahane, mescid, doktor ve ilaç bulundurulmaktaydı. Kervansaraylarda zengin – fakir, hür – köle, Müslüman – Hristiyan farkı gözetilmemesi gerektiği ve bütün yolcuların eşit muameleye tabi tutulması vakfiyelerde belirtilerek, haklar hukuki olarak güvence altına alınmıştır. 

Anadolu’da Ekonomik Durumun Bozulması


Uyarı: Selçuklu hükümetinin Moğollara taahhüt ettiği vergileri verememesi, paranın değerinin düşmesi ve İlhanlılardan (Moğollar) alınan borçlar Anadolu’daki iktisadi düzenin bozulmuş olduğunu göstermektedir.


Anadolu’da ekonominin bozulmasında;

Moğollarla yapılan savaşların toprak düzenini bozması

Kuraklıkların yaşanması ve çekirge istilaları

Anadolu’da güvenliğin bozulması ve buna bağlı olarak dış ticaretin zayıflaması

Tarlaların ekilememesi ve ekinlere göçebeler ve savaşanlar tarafından zarar verilmesi vb. gelişmeler etkili olmuştur.

Beylikler Dönemi’nde Anadolu

Kösedağ Savaşı, Anadolu’da iktisadi bakımdan bir yıkım olmuştu. Anadolu’da kurulan beylikler kısmen de olsa ekonomik hayata canlılık getirmişlerdir.

 Beylikler döneminde siyasi istikrarın yanı sıra tarım ve ticarete önem verilerek Venedik, Ceneviz, Napoli, Fransa gibi devletlerle ticari anlaşmalar yapılarak ticarete devam edilmiştir.

Beyliklerin Ön Plana Çıktığı Ticari Alanlar:

Karamanoğulları: Kurulduğu bölgedeki geçitler,
Ramazanoğulları: Çukurovadaki tarım, hac ve ticaret yolları,
Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları: Sahip oldukları donanmayla yaptıkları ticaret
Candaroğulları: Demir ve bakır madenlerinden önemli ölçüde ekonomik gelir elde etmişlerdir.


Uyarı: Bu dönemde ekonomi o kadar canlanmıştı ki bazı Anadolu Beylikleri kendilerine ait sikke (para) bastırdılar.


Yasal Uyarı: Yayınlanan yazıların/içeriklerin tüm hakları “tarihyolu.com” aittir. Kaynak gösterilse dahi yazının/içeriğin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya/içeriğe aktif link verilerek kullanılabilir.


 

Bir Yorum

  1. İyiymiş, özenle yapmışsınız. Gerçekten araştırmışsınız gibi, ya da bunun öğretmeniymişsiniz gibiydi.
    O Candarların demirleri falan derste veriliyor muydu bile, onu da anımsamıyorum.

Abakay için bir cevap yazınCevabı iptal et